Son dönemlerde iş insanlarımızdan eleştiri alıyorum:” Kendini İstanbul ve Trakya’da hapsettin, Anadolu’da küçük ve orta ölçek işyerlerini ihmal ediyorsun…” İbrahim Veli de İstanbul dışındaki oluşumlara dikkat çekti, “Sakarya’da OPTİMAK STU kurucusu Tansel Cavit Kulak’la görüşmelisin”, dedi. Marmara Havzası içinde olsa da Sakarya 3. OSB’de önerilen işyerini ziyaret ettim.

İnsanların bireysel hikâyelerine önem vermeliyiz, hataların da sevapların da yaratıcısı insan. Tansel Cavit Kulak da deniz subayı olarak göreve başlamış… “İnsanların kim olduklarına değil de ne yaptıklarına bakma” düzeyine gelememiş olanların hışmına uğradığına inananlardan biri. O’nun yaşadıklarını “insanların kim olduklarına değil ne yaptıklarına bakın” çağrısıyla ayrıntılarıyla anlatmak isterdim, ama bu yazınının konusu değil… Başka bir bağlamda o hikâyenin paylaşılması da öğretici olabilir. İlgimi odakladığımda OPTİMAK STU kurucusu Kulak’ın “vazgeçilmez ideali” ve “yaratmak istediği sonuç” var…

Belirleyici girdi: Bakış açısı
Bir iş insanının birikimi, bilinci, buluşu kadar “bakış açısının” da belirleyici olduğunu hepimiz teslim ederiz. Sakarya’da 3. OSB’de işyerindeki odasında konuşurken, subaylıkta, profesyonel yöneticilikte, üniversiteyle işbirliği ile nitelikli iş gücü yetiştirilmesinde ve üretim tesisi kuruşunda ve geliştirilmesinde yönlendirici olan bakış açısını sorgulamaya ve anlamaya çalışıyorum.

Kulak, Sakarya Üniversitesi’nde Mehmet Sarıbıyık Hoca ile işbirliği yaparak ülkemizde bütün sektörlerde temel sorun olan “tekniker kadro” yetiştirme konusunda deneyim kazanıyor… Önce başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesine sadık kalıyorlar, iyi düşünerek “3+1” adını verdikleri modeli geliştiriyorlar… Öğrencinin 3 dönem akademik eğitim, bir dönemde kesintisiz uygulamaya dayalı bir model tasarlıyorlar. Modele “staj” denmiyor; kavramın aşındırılmış olması böyle bir tercihe yapmalarına neden oluyor ve tasladıkları modeli de “Uygulamalı Eğitim Modeli” diye adlandırıyorlar.

Nitelikli işgücü yetiştirme projesi katılımcı bir anlayışla ele alınıyor. Kahvaltı toplantıları, iş yeri sahipleriyle yüz yüze görüşmeler, aktörlerin bir araya getirilmesi, başlangıçta hiçbir şey talep edilmeyen ve güven yaratan anlatımlara yoğun emek ve zaman harcanıyor. Öğrenciler alınırken ölçüler konuyor; seçici davranılıyor. Umarız ki modelin ayrıntılarını ve yarattığı sonuçları da başka bir yazıda paylaşabilelim… Sonuca bakarsak, bu model 9 bin öğrencinin iş ve aş sahibi olmasını sağlıyor. Azımsanacak bir sonuç mu?

Tansel Cavit Kulak kazandığı deneyimi şöyle özetliyor: “Başarı için iyi bir takım kurmak hayati önemdedir. Herhangi bir girişimci iyi yetişmiş yenilikçi işgücü odağından bakarak yola çıkmazsa, başarı şansını iyice azaltır. İnsan kaynağı seçimini netleştirmemiş girişimci istemediği yerlere savrulabilir!”

Başlangıç noktasına hassas bağlılık
Deniz subaylığı, tekstil ve mobilya yan sanayi sektöründe deneyim ve birikimler, uygulamalı eğitim alanında gözlemler, Tansel Cavit Kulak’ın girişimci yönünü öne çıkarıyor. Bir şey yapmanın, üretmenin hazzını tatmanın sevdası zihnini iyiden iyiye tırmalıyor. Ülke genelinde “2023 Hedefleri” zamanın ruhunu etkiliyor. Kulak, tasarlanan ve teşvik belgesi alınan yatırımları gözden geçiriyor. “Hat sonu uygulamalarındaki potansiyel” kendisi için cazip bir alan olarak belirliyor.

Kulak 2023 yılı hedeflerini inceledikten sonra “yıllık geliri 25 bin ABD Doları olan bir işçiye kimsenin vasıfsız iş yaptırmayacağını veya yılda 25 bin ABD Doları kazanan birisinin beden gücü ile çalışıp vasıfsız iş yapmayacağını“ sosyolojik bir saptama olarak zihnine yerleştiriyor. Kalite beklentisinin arttığı ve rekabetin gittikçe acımasızlaştığı bir dönemde “Hat sonunda çıkan 2 bin dolarlık bir ürünü, ayda 2 bin lira asgari ücret alan bir insana toplatmanın ileriye doğru olumsuz etkilerini de düşündüm” diyor. Daha da önemlisi “başlangıç noktasına hassas bağlılık” ilkesini akıldan hiç çıkarmıyor. “Bizden geride olanlara bakarak bir yere varılamayacağını zihnime iyice yerleştirdim. Rol modeli olarak İtalya, İspanya ve Almanya’da benzer üretim yapan tesisleri benimsedim” diyerek işi nasıl algıladığını açıklıyor.

Yüksek hedefler koymanın yaratıcı etkisi inkar edilemez, ama ekosistemin simbiyotik ve asalak etkilerini dikkate almadan konan hedeflere ulaşmak çok zor olabilir. Tesisin kuruluş dönemde karşılaştığı sorunları anlatmasını istiyoruz Kulak’dan… Beş önemli noktaya değiniyor: Birincisi, “deneyimli, yetişmiş ileri düzeyde akıl katan bir takım kurmanın” zorluklarıyla yüzleşiyor. İkincisi, “ülke genelinde işe bakış açısında fayda/ maliyet yerine karlılık/maliyet algısının” egemen olduğunu, birçok üretici de “karlılık hedefinde kardan sapma” olunca, ürünün kalite ve güvenilir olma özeninin zayıfladığını gözlüyor. Üçüncüsü, işe yeni başladığında “müşteri güveni” yaratmanın bir makine ve sistem üretiminde karşılaştığı sorunlarla yüzleşiyor. Müşterilerine, “makine istenilen performansı sağlamazsa da bir ariza çıkarsa 3 ay içinde geri alacağım veya yeni geliştirdiğim bir model ile değiştireceğim, bu esnada da üç ay boyunca makinenin başında çalışan insan kaynağının ücretini ben ödeyeceğim” taahhüdünde bulunuyor ve yerine getiriyor. Dördüncüsü, iş yerinde işgücü dönüşümün çok hızlı olduğunu saptıyor, “işten ayrılanlara değil, işyerinde çalışanlara odaklanalım düşüncesine” odaklanıyor. Beşincisi de, fikri planda ve uygulamada gereksiz “yalıtım” yerine, benzer işletmeleri kendi mühendis ve teknisyenlerini gezdirerek “öğrenme eğrilerini hızla ilerletmeyi ve öğrenmeye açık olmayı” benimsiyor. Bu tutumun, yetişmiş elemanların başka yerle gitmesini hızlandırma olasılığını düşünerek kapalı anlayışa prim vermiyor.

Doğrusu Kulak’ın altını çize çize anlattığı başlangıç noktasında hassas bağlılığın yarattığı sonuçları da merak ediyoruz… “Birikmiş kuruş param yok… Sadece deneyimlerimiz, bilgimiz ve kendimize olan güvenimiz var. Bir de 160 çalışanımızın 150’sinin bu işyerinde yetişmiş olduğunu bilmenin yarattığı umutların güçlülüğü…” diyor.

On yıl sonrasının muhasebesi
OPTİMAK STU’nun 10 yıllık serüveninin sonuçlarını merak etmez misiniz?.. Kulak’a, “On yıllık girişimcilik ve iş insanlığının birikimlerini, sizin için önemli olan hususları paylaşır mısınız?” diye soruyoruz.

Can alıcı noktaya ateş ediyor eski deniz subayı: “Aramızda güvene dayalı bağlantı kurduğumuz, iletişim-etkileşim içinde olduğumuz ve kazan/kazan ilkesine dayalı iş birliği yaptığımız 300’ü aşkın müşterimiz var” diyerek işin piyasadaki talep yaratma boyutunun altını çiziyor. Gözlerindeki ışıltının arttığını gözlüyorum. Diyor ki, “ciro, çalışan sayısı, metre kare iş alanı olarak alanında önde olan firmalar arasında yer edinmenin gururunu yaşıyoruz.” Hemen bir ekleme daha yapıyor: “Girdi verdiğimiz, makine-donanım imal ederek sistem kurarak destek olduğumuz sektörler giderek artıyor. Teknik anlatımıyla işimizi ileriye doğru çeşitlendirerek dayanıklılığımızı artırıyoruz.” Devam ediyor, “Müşterilerimiz dijital kapasitelerini artırmak için bilgilerimizi onlara sunuyoruz. Ayrıca patronundan ustasına kadar müşterilerimizi sistemli biçimde dinliyor; önerilerini alıyor ve hayata taşıyoruz. Çalışanlarımızın birikimini müşterilerimizin birikimi ile birleştirerek, iş süreçlerini iyileştirmeye katkı yapmak kadar, işgücü eğitimlerine de destek veriyoruz. Kendi işyerimizde iş tanımları ve yönetmelikleri hazırlamada edindiğimiz deneyimleri müşterilerimize açık tutuyoruz…”

Ülkemizin derinliklerinde iş insanlarımızın bakış açılarını, tasarılarını, uygulamalarını ve yerelden küresele yürüyüşlerini yerinde saptayarak istilruz… Konunun uzmanı değil, gözlemcisi olduğumuzu, anlatılanların “doğrularını ve yanlışlarını” tartışarak “gelecek inşa edecek entelektüel olgunluğa erişmemiz gerektiğini” anlatıyor; herkesi tartışmaya çağırıyoruz

WhatsApp Destek
Merhabalar. Size nasıl yardımcı olabiliriz?